19 Ağustos 2015 Çarşamba

İsimsiz Naralar


Soyundu kelimeler,
Çıplak kaldı ölüm kokan şiirler.
Yağmur kokan kelebekler vardı,
Umutsuzca gülümseyen bir kadın bir de.
Geceye boyadım tırnaklarımı,
Bordo rujumu bahşettim bir izmarite daha.
Dudaklarımdan silinip sigaraya karışan rujuma yükledim ruhumu.
Her sigara dumanında uçup gitsin diye.
Kırmak istedim kirpiklerini,
Sarılmak istedim diz kapaklarına.
Öpmek istedim ses tonundan,
Ve sevişmek geceye dolan hüzne inat...
Simsiyah kelimeler vardı dilimin altında bekleyen,
Kusulmak üzere tüm dünyaya.
Çığlıklar parçalanırken buğulu bir aynada,
Kırık bir hayat daha damladı göğe.
Küfürler saçılıyordu o bordo dudakların arasından;
Kime,
Neye olduğunu bilmediğim...
Belki sana,
Belki babama,
Belki de tüm dünyaya.
Sevilmeyeceğini erkeklerin babamda öğrendim ben Ate,
Kahramanım olmadı hiç.
Kıvırcığa dönük saçları yüzüne düşen küçük bir kız çocuğundan,
Geceye dönük ruhu okyanusta boğulab bir kadına dönüştüm.
Bir gecede,
Bin gecede...
Soyundum o gece,
Çırılçıplak hüznü gördüm tenimde.
Temizlemek istedim o karanlığı,
Bitsin istedim bu sancılı iç bulantısı.
Seviştim,
Tenimi saran karanlıktan kurtulmak için,
Ruhuma bulanan günahları diğer tenlerde temizlemek için.
Seviştim,
Seviştikçe daha da kirlendim.
Bir gecede anladım dünyanın bir bok çukuru olduğunu.
Bir gecede anladım mutluluğun bir kelimeden ibaret olduğunu...
Soydum kelimeleri,
Fırlattım jilet yaralarından bozma kahkahalara.
Bir gecede öldüm ben Ate.
Bir ölüm ancak bu kadar iyi hissettirebilirdi.
Bir gece ancak bu kadar iyi öldürebilirdi...


14 Ağustos 2015 Cuma

Binbir Gece Yalanları

Ölü denizler gördüm gözlerinde,
Hasta çocuklar...
Yıkık bir evden merhaba dedim sana,
Kırık bir aynadan baktım hayata...
Sonbahar ölü yapraklarını savururken eteklerime,
Yaktım tüm dünyayı son sigaramda. 
Bir gece girdin rüyama,
Bir gecede öğrettin sevmeyi bana.
Issız yağmurlara teslim etmişken ruhumu,
Bir sigara daha uzattın bana.
Budur dedim biliyor musun,
Buydu işte hayat.
Ciğerime dolan bir sigara dumanıydı.
Kırıklarımın üstünde dans ettiğim bir rüyaydı.
Buydu işte hayat;
Geceye adanmış bir kadındı,
Bulutların gözyaşlarına terkedilmiş bir adamdı.
Buydu,
Dudaklarımda tüten son sigaramdı...
Binbir kez öldüm o ölü denizde,
Binbir kez dirildim o ölümlü gecede.
Sonra rüzgara savruldu o binbir gece masalı.
Bir masalda kaldın,
Hiç bilmediğim.
Bir gecede kaldın,
O ölmeyi beceremediğim.
Bir gece,
Binbir kez ölmeyi dilediğim...

11 Ağustos 2015 Salı

Kıyamet Çığlıkları

Gecenin nefesi karışırken soğuk bir mezar taşına,
Ölümün zerafetiydi dokunan tenime.
Yorgun göğe karışırken cani çığlıklar,
Issız bir vapur dumanına gömülü kaldı o mektuplar...
Sonra sustu kıyamet,
Güze karıştıı derin masallar. 
Bir kolye koptu,
Saçıldı hayat geceye doğru...
Öp beni diye yalvardım o gece,
Beni öpmesi için yalvardım o geceye.
Öpmedi,
Öpmedin...
Dokunamayacağım kadar uzaktı,
Canımı yakacak kadar soğuk...
Hissedebileceğim kadar yakındı,
Tenimi kavuracak kadar sıcak...
O gece bir katildi,
Hayallerimi katledip cesetlerini fırlatan benliğime...
O gece caniydi,
Öldürüp beni bırakan canlı bir cesette...
O gece bendim,
Ben o geceydim.
Karanlıktım ben,
Bir katildim.
Kirli bir günahın silüetiydim belkide...
Bir şeyler doğmalıydı,
Bir ışık olmalıydı.
Bir şeyler ölmeliydi,
Karanlıkta dans etmeliydi ölüler.
Doğdu,
Kırık bir ruhun ışığı doldu camekanlara.
Öldü,
Bir gece daha öldü dualarımda.
Kıyamet koptu azizim,
Acı olansa tek şahidi bendim....


5 Ağustos 2015 Çarşamba

Müsvedde Kırpıntıları

Bir fahişenin sahte iniltileri dolarken geceye,
Cam tabutlardan selam verdik sonsuzluğa.
Öldük biliyor musun Ate,
Yaşıyoruz sanarken hemde...
Mezar taşları sarıldı hiçliğe,
Gölgelendi kayıp ruhlar.
Var olmayan kadınlar vardı,
Var olmayan bahçelerde...
Bir balerin dans etti sonra,
Sonbaharın izdüşümlerinde.
Kırmızı gözler karşıladı bir sabahı daha,
Güneş tırmanırken gök tahtına.
Bir sabah daha Ate.
Küf kokan eski bir barın plağından
Dilimize hediye kalmış bir nota daha yükseldi sabaha.
Ah be küçüğüm,
Nereden geldik biz buralara?
Hiç var olmamış bir kadın,
Hiçliğe ait o kadın,
Nasıl da görebildi bir sabahı daha?..



4 Ağustos 2015 Salı

Gecenin Ağıdı

Linç edilmiş rüyalarımdan yazıyorum sana majesteleri
İntihar süsü verilerek katledilmiş yıldızlardan bu satırlar.
Duaya açılmış avuçlara düştü ölü melekler.
Saçıldı yerden göğe ölüm.
Yedi katına doldu göğün,
Kanadı,
Ağladı arş.
Gökkube düşürürken ölü çocuklarını kucaklarımıza,
Başarısız ve kanlı bir kürtaja kurban gitti avuçlarımıza dolan şans.
Ölü bir bebeğin gözyaşları karışırken nefesime,
Paslı bir mezar taşına sarıldı ömür.
Ama sen,
Sen oydun.
Gölgelere kundaklanmış ışık,
Siyahıma karışmış umut,
Dudaklarıma karılmış hüzün...
Sen oydun.
Sisli gecelere saklanmış çığlıklarımdın benim.
Puslu sokaklarda,
Islak kaldırımlara gömülü sanrılarım...
Bunları bir geceden yazıyorum majesteleri.
Kırık dökük,
Yarım yamalak bir geceden.
Dudaklarım majesteleri,
Ah bir bilsen ne kadar özledi nefesini mutluluğun...
Şehirler dolusu lanet yağdı çocuk hayallerime,
Şehirler dolusu ölüm yağdı o çocuk bedenime.
Şehirler dolusu majesteleri,
Şehirler dolusu kan.
Şehirler dolusu majesteleri,
Şehirler dolusu acı...
Sen,
Sahi sen neredesin şimdi? 
Bir gecenin ağıdı daha yayıldı satırlarıma.
Bir gecenin ruhu daha karıştı dudaklarıma.
Bir gece daha majesteleri,
Ölüm için çırpındığım bir geceden daha...