Soyundu kelimeler,
Çıplak kaldı ölüm kokan şiirler.
Yağmur kokan kelebekler vardı,
Umutsuzca gülümseyen bir kadın bir de.
Geceye boyadım tırnaklarımı,
Bordo rujumu bahşettim bir izmarite daha.
Dudaklarımdan silinip sigaraya karışan rujuma yükledim ruhumu.
Her sigara dumanında uçup gitsin diye.
Kırmak istedim kirpiklerini,
Sarılmak istedim diz kapaklarına.
Öpmek istedim ses tonundan,
Ve sevişmek geceye dolan hüzne inat...
Simsiyah kelimeler vardı dilimin altında bekleyen,
Kusulmak üzere tüm dünyaya.
Çığlıklar parçalanırken buğulu bir aynada,
Kırık bir hayat daha damladı göğe.
Küfürler saçılıyordu o bordo dudakların arasından;
Kime,
Neye olduğunu bilmediğim...
Belki sana,
Belki babama,
Belki de tüm dünyaya.
Sevilmeyeceğini erkeklerin babamda öğrendim ben Ate,
Kahramanım olmadı hiç.
Kıvırcığa dönük saçları yüzüne düşen küçük bir kız çocuğundan,
Geceye dönük ruhu okyanusta boğulab bir kadına dönüştüm.
Bir gecede,
Bin gecede...
Soyundum o gece,
Çırılçıplak hüznü gördüm tenimde.
Temizlemek istedim o karanlığı,
Bitsin istedim bu sancılı iç bulantısı.
Seviştim,
Tenimi saran karanlıktan kurtulmak için,
Ruhuma bulanan günahları diğer tenlerde temizlemek için.
Seviştim,
Seviştikçe daha da kirlendim.
Bir gecede anladım dünyanın bir bok çukuru olduğunu.
Bir gecede anladım mutluluğun bir kelimeden ibaret olduğunu...
Soydum kelimeleri,
Fırlattım jilet yaralarından bozma kahkahalara.
Bir gecede öldüm ben Ate.
Bir ölüm ancak bu kadar iyi hissettirebilirdi.
Bir gece ancak bu kadar iyi öldürebilirdi...



