Dokunduğu her güzelliği de yok eden bir kadındım neticesinde.
Ve karanlığına boyayan her aydınlığı...
Yalnızlığıyla boğan koskoca şehri.
Umut da boğuldu bir kadehte.
Mutluluğa ateşledim dilek sigaramı
Ve son sigaram da rüzgara parçalandı...
Dalga dalga tüm hayaller
Duman duman bulutlara doğru
Sevişilen boş bedenlerde kararmış siyah ruhlar
Zorla kabul ettirilmiş umutlar ruha
Sadece gecenin açtığı o örtü
Ve o örtünün içinde çıplak gerçek
Çıplak hüzün
En saf ve en yalın
En günahsız ve en masum hali acının
Yolun sonu bu çocuk
Yolun sonu her gece yatağını vaftiz eden gözyaşları
Yolun sonu bu çocuk
Yolun sonu bir jilet yarası
Kırmızıya boyayan bu sancılı ağıdı...
Yer altından gökyüzüne doğru uzanan bir gökkuşağıydı ruhum, siyahtan başkasına yer vermeyen portresinde.
31 Ekim 2016 Pazartesi
17 Eylül 2016 Cumartesi
Karanlık ve Bulantı
Çoktan seçmeli intiharlarla dolu bir kitaptı hayat.
Ve bağlamı olmayan cümlelerdik biz seninle,
her tercümede havada kalan...
Sığındığın her liman Navarin'di çocuk,
aptal umutlarla yakılan...
Ki hayat çocuk,
bir video oyunu değildi,
yönetmeni olduğun bir film değildi,
koreografı olduğun bir gösteri değildi,
bildiğin gibi değildi...
Kontrol edemezdin,
kontrol değildi.
Ve hayat çocuk,
Hayat,
sonunda öleceğin bir piyesti...
Onlar çocuk;
o adamlar, o kadınlar
rolleri seni incitmekti.
Kurban sendin çocuk,
ilk perdeden beri...
Şimdiyse ne kadar boş,
ne kadar anlamsız...
Nerede kaldı o yalancı mutluluklar?
Çalıntı dizeler,
alıntı hayatlar...
Gerçek yoktu çocuk.
Ne kadar yaratmak istesen de yoktu.
Tanrı değildin,
Sana tapılsın istesen de değildin...
Her şeyi reddetsen de,
kendine bir dünya yaratmak istesen de,
değildin...
Ama yine de
sana yapabileceğim tek iyiliği yapacağım;
o yarattığın dünyana gömeceğim seni küçüğüm..
Al çocuk, beni de al yanına.
Göm beni, kurtar bu acıdan,
Al çocuk, beni de al yanına...
Bir savaştan çıkmış gibisin,
hala devam eden beyninin içinde...
Bitmez çocuk, çabalama bitmez.
Çalışma silmeye, temizleyemezsin o kanı.
Ört üstünü çocuk, sus konuşma hakkında.
Hayır, hayır geri yolla yaşları geldiği yere!
Sus çocuk,
sus bak biri duyacak şimdi.
Sus küçüğüm hayır,
Anneni üzmek istemezsin değil mi?
Bak sus annen duyacak şimdi,
Göm kendini yatağına,
görmesin,
bırak şu jileti...
Göm kendini çocuk sus ağlama!
Bilirim ne derler "erkekler ağlamaz"
Belki de erkekler ağlamasın diye ağlardı bütün kadınlar...
Hayır küçüğüm,
hayır küçüğüm
hayır küçüğüm
hayır küçüğüm inanma,
Sus ağlama,
Yalvarırım ağlama...
Hiçbir şey güzel olmayacak
Ve sen asla atamayacaksın o ağırlığı göğüs kafesinden.
Temizleyemeyeceksin bu kanlı pisliği.
Temizleyemeyeceksin küçüğüm çünkü masum değilsin.
Kirlendin,
Kirletildin,
Ve en çok da temizlesin istediklerin kirletti seni...
Biliyor musun,
Kırıldım,
Kırıklarım batsın istedim kalbine...
Ama küçüğüm,
Tanrı değiliz;
öldüremeyiz kendimizden başkasını.
Biz değiliz o,
Biz değiliz o kadar güçlü olan.
Ama erkekler güçlüdür,
onlar yapabilir değil mi?
Hem ağlamaz da onlar...
Boşver küçüğüm.
Sus ağlama,
Hayır sus,
Sus bak annen duyacak yine,
Bilirsin ne kadar üzülür sen ağlayınca.
Sus küçüğüm kahretsin sus ağlama,
Ört bileklerini,ağlama...
Ve ben ki ne zaman gülümsesem,
Ölü çocuklar üşüşür dudaklarıma
Değer misin, öldürülen çocukların ruhuna?
Ve o çocukların ahları,
o çocukların günahı,
ebediyen boynunda...
Kanları adam,
Edebiyen avuçlarında...
Sus küçüğüm, ört bileklerini..
Acıyor mu çok?
Öpülse geçer mi?
Kim öpecek peki?
Bileklerindeki sızı mı öpecek bileklerindeki sızıdan?
Öpülse geçer mi ki?
Çivi çiviyi söker de,
acı acıyı dindirir mi?
Ölümler kucaklasa geçer mi ki bu intiharlar?
Sus küçüğüm,
Ağlama...
Ağlasan da geçmeyecek ki çocuk.
Mutluluk çocuk,
bir katilin kanında unufak.
Kalbin küçüğüm,
Kalbin...
Ama sus sen yine de ağlama.
Gün gelir elbet parçalanır bu karanlıklar,
Ruhunu kanatsa da...
Ve bağlamı olmayan cümlelerdik biz seninle,
her tercümede havada kalan...
Sığındığın her liman Navarin'di çocuk,
aptal umutlarla yakılan...
Ki hayat çocuk,
bir video oyunu değildi,
yönetmeni olduğun bir film değildi,
koreografı olduğun bir gösteri değildi,
bildiğin gibi değildi...
Kontrol edemezdin,
kontrol değildi.
Ve hayat çocuk,
Hayat,
sonunda öleceğin bir piyesti...
Onlar çocuk;
o adamlar, o kadınlar
rolleri seni incitmekti.
Kurban sendin çocuk,
ilk perdeden beri...
Şimdiyse ne kadar boş,
ne kadar anlamsız...
Nerede kaldı o yalancı mutluluklar?
Çalıntı dizeler,
alıntı hayatlar...
Gerçek yoktu çocuk.
Ne kadar yaratmak istesen de yoktu.
Tanrı değildin,
Sana tapılsın istesen de değildin...
Her şeyi reddetsen de,
kendine bir dünya yaratmak istesen de,
değildin...
Ama yine de
sana yapabileceğim tek iyiliği yapacağım;
o yarattığın dünyana gömeceğim seni küçüğüm..
Al çocuk, beni de al yanına.
Göm beni, kurtar bu acıdan,
Al çocuk, beni de al yanına...
Bir savaştan çıkmış gibisin,
hala devam eden beyninin içinde...
Bitmez çocuk, çabalama bitmez.
Çalışma silmeye, temizleyemezsin o kanı.
Ört üstünü çocuk, sus konuşma hakkında.
Hayır, hayır geri yolla yaşları geldiği yere!
Sus çocuk,
sus bak biri duyacak şimdi.
Sus küçüğüm hayır,
Anneni üzmek istemezsin değil mi?
Bak sus annen duyacak şimdi,
Göm kendini yatağına,
görmesin,
bırak şu jileti...
Göm kendini çocuk sus ağlama!
Bilirim ne derler "erkekler ağlamaz"
Belki de erkekler ağlamasın diye ağlardı bütün kadınlar...
Hayır küçüğüm,
hayır küçüğüm
hayır küçüğüm
hayır küçüğüm inanma,
Sus ağlama,
Yalvarırım ağlama...
Hiçbir şey güzel olmayacak
Ve sen asla atamayacaksın o ağırlığı göğüs kafesinden.
Temizleyemeyeceksin bu kanlı pisliği.
Temizleyemeyeceksin küçüğüm çünkü masum değilsin.
Kirlendin,
Kirletildin,
Ve en çok da temizlesin istediklerin kirletti seni...
Biliyor musun,
Kırıldım,
Kırıklarım batsın istedim kalbine...
Ama küçüğüm,
Tanrı değiliz;
öldüremeyiz kendimizden başkasını.
Biz değiliz o,
Biz değiliz o kadar güçlü olan.
Ama erkekler güçlüdür,
onlar yapabilir değil mi?
Hem ağlamaz da onlar...
Boşver küçüğüm.
Sus ağlama,
Hayır sus,
Sus bak annen duyacak yine,
Bilirsin ne kadar üzülür sen ağlayınca.
Sus küçüğüm kahretsin sus ağlama,
Ört bileklerini,ağlama...
Ve ben ki ne zaman gülümsesem,
Ölü çocuklar üşüşür dudaklarıma
Değer misin, öldürülen çocukların ruhuna?
Ve o çocukların ahları,
o çocukların günahı,
ebediyen boynunda...
Kanları adam,
Edebiyen avuçlarında...
Sus küçüğüm, ört bileklerini..
Acıyor mu çok?
Öpülse geçer mi?
Kim öpecek peki?
Bileklerindeki sızı mı öpecek bileklerindeki sızıdan?
Öpülse geçer mi ki?
Çivi çiviyi söker de,
acı acıyı dindirir mi?
Ölümler kucaklasa geçer mi ki bu intiharlar?
Sus küçüğüm,
Ağlama...
Ağlasan da geçmeyecek ki çocuk.
Mutluluk çocuk,
bir katilin kanında unufak.
Kalbin küçüğüm,
Kalbin...
Ama sus sen yine de ağlama.
Gün gelir elbet parçalanır bu karanlıklar,
Ruhunu kanatsa da...
20 Ağustos 2016 Cumartesi
Kendime Not
Olmayan kadınların büyüttüğü
Olmayan bir kız çocuğusun.
Karanlığına sığınmış
Günahkar bir ruhsun.
Kayan yıldızların
Cesetleriyle dolusun.
30'unu aşmış bir balerinsin,
Sahneden çoktan kovulmuşsun.
Ama o sesler çığlık atarken içeride,
Sen her zaman susmuşsun.
Bir kaç kutu antipsikotikte hapsolmuş
Kurtulmaya çalışan bir halüsinasyonsun.
Yoksun.
Yoksun.
Yoksun...
Kıyameti koparacak olan sûrsun
Üflenmiyorsun.
Ağlar kaplamış ruhunu,
Tozlusun.
Kelimeler,
Kelimleri haketmiyorsun.
Narin parmakların incittiği
İntihar müzikleri besteleyen piyanosun.
Gerçek değilsin, yoksun.
Üzerine yıkılan duvarların arasında hep mağdursun.
Ve kapanırken bu sis üzerine her gece,
Ağlarken nasıl da masumsun...
Yoksun.
Yoksun.
Yoksun.
Ve yokluğunu isimlendiremeyecek kadar
Her şeyi bitiremeyecek kadar
Korkak bir orospusun.
Renklerle kirlenmeye mahkumsun.
Ezilmeye mahkumsun.
Ölmeye mahkumsun.
Yoksun.
Yoksun.
Yoksun...
24 Mart 2016 Perşembe
Tanrısal Mayıs
Polenler bayım,
Polenler de hüznüdür ilkbaharın.
Kendini terk eden polenlerin taçlandırdığı mayıs gecelerinde
Bir sigara daha yakılır.
Bir sigara daha,
Bir sigara daha bayım geceyi şiire dökebilir.
Ve bir sigara daha
Bir şiiri piç edebilir.
Çünkü şiirin kendisi bile şiir.
Ve tüm şiirler Mayıs'a ithaf edilir
Çünkü mayıs,
Şiirin fail-i meçhul cinayetidir.
Ve şiir,
İntiharıdır pes etmiş bir Tanrının.
Çünkü Tanrılar da ölür,
Hem de en zamansız gününde mayısın...
Kaydol:
Yorumlar (Atom)



