Kökleri çamura gömülü bir hayat ağacından
Avuçlarıma düşen yine hiçlik.
Bekleme
Başlığı olmayan bu şiirlerden düşmez payıma mutluluk.
Ki benim hayat ağacım
Ne idamlara kucak açtı, bilmiyorsun.
Biliyor musun,
Sen aslında hiçbir şeyi bilmiyorsun...
Her gece ağıtlar yakarken gökyüzüne,
Her gece kağıtlarda incitirken ince uçlarını kalemlerin,
Her gece yutarken yeniden ve yeniden tüm dileklerimi,
Sen sıradaki idam mahkumu olduğumu da bilmiyorsun.
Dilek sigaralarımdan peydahlanan hüzne nasıl sarıldığımı anlatsam sana,
Ya da sabaha kadar hiçliğin dilinden konuşsak mesela,
Sessizliğin doldurur mu kanatlarımı yakan bu boşluğu?
Ki o boşluk,
Bana dair tek somut şey olan o boşluk,
Ne kadar da soyut değil mi oradan.
Senin için içi boş bir kavram,
Çünkü sen yine bilmiyorsun.
Kendi kendini doğuran yalnızlığın damarlarından kucaklamadı hiç seni.
Sen hiç dinlemedin o küfürlerden bozma yeminleri.
Sen hiç burada olmadın,
Sen burada olmanın ne demek olduğunu bile bilmiyorsun.
Kaybetmedin.
Ki görseydin kayıp geçmiş zamanları, silüetinden utanır da küfrederdin.
Kendinden utanırdın;
Ama sen, kendini de hiçbir zaman bilmedin.
Biliyor musun,
Sen aslında hiçbir şeyi bilmiyorsun...





