18 Temmuz 2015 Cumartesi

Ürkek Sabah

Bir burukluk sarmalıyor bedenimi.
Bir mahzende 70 yıl unutulmuş bir şarap kadar buruk...
Sabahın 5'i.
İsyan eden mor göz altları ve titreyen parmaklar arasında külleri savrulan bir sigara...
Yanan kesikler.
Acemice, alelacele açılmış.
Bir jiletin kenarında,
Bir şişenin ağzında,
Bir sigaranın dumanında yok olan bir kadın...
Son dalının kırılması gibi hissettiriyor.
Tabutunun taşınmasını dışarıdan izliyormuş gibi.
Benim tabutum ve ölü olan benim.
Mezarın başında sigara içip papatyaları koklayan da...
Toprağımı tırmalayan tırnaklar da benim,
Kesmeye kıyamadığım tırnakların kanattığı yaralara bakan da...
Yokettiğim hayatlar ve kaybettiğim insanlar var.
Bir de yanan jilet kesiklerim.
Her seferinde daha derin olmasını dilediğim,
Ama hiçbir zaman beceremediğim...
Tenimi ürperten bir soğuk var,
Ve uykusuz ulaşılmış bir sabah daha.
Uğruna uyanacağım bir şey bulamadığım bir dünyada,
Tenimi yakan bir rüzgarla sarmalandığım bir sabah daha.
Mutluluk son bir kesik kadar yakın.
Çığlık çığlığa değil,
Sessiz bir ölüm arzuladığım...
Avaz avaz sessiz,
Bunaltıcı derecede soğuk.
Ürkütücü ve kanlı.
Ölüm düşleriyle kucakladığım bir sabahtan daha merhabalar azizim.
Sahi,
Bu kadar ölüm fazla değil mi?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder