31 Temmuz 2015 Cuma

Gecenin 3ünden

Uğursuz gece.
Uğursuz 3 rakamı.
Saat 3.
Avuçlarımda kanayan bir gecenin 3 ünden daha selamlar olsun azizim.
Yıldızların sanrıları gölgeleniyor geceye doğru.
Gittikçe blurlaşan gökyüzünde dans ediyor yıldızlar.
Sönük,
Soluk,
Karanlık,
Ürkütücü,
Boş.
Gökyüzü,
Ruhumun aynası bu saatler.
Tek tek ölen beyin hücrelerim kırılan ışık hüzmelerine eşdeğer bu amınakoduğumun saatlerinde.
Ate,
Nerede unuttuk biz hissetmeyi küçüğüm?
Hangi yıldıza gömdük son sigaramız gibi?
Ate,
Nerede unuttuk ruhumuzu küçüğüm?
Nasıl böyle oldu,
Nasıl bu kadar kirlenebildik?
Nasıl bı kadar günahı taşıyabildin küçük avuçlarında?
Kimbilir hangi ıslak şehrin kaldırımlarında
Hangi topuklu ayakkabı sesinde
Hangi sarhoş kahkahalarda boğuldu bütün umutlar.
Kim bilir hangi sokak lambası lanet etti gecenin 3üne.
Bak gece 3.
3 kere daha öldük küçüğüm.
3 kere daha seviştik,
3 kere daha sarhoş olduk,
3 kere daha öldük.
Gözkapaklarına yıldızlar çekili mutluluğun.
Uzak,
Yıldızlar kadar uzak.
Kimsesizler mezarlığındaki bir fahişenin çürüyen kemikleri kadar uzak.
Ate,
Buraya gel
Gitme.
Hani sevmeyi öğretecektin bana?
Hani yeniden denize gömecektik sanrıları?
Ate,
Yoksun.
Hiç olmadın.
Bir akıl hastanesinin rutubetinde debelenen çığlığın tekisin sadece.
Ate?
Bulutlar diyorum,
Çok dokunulası değiller mi?
Gece 3,
Biraz daha uçma vakti.
Yıldızlara götür beni.
Hadi Ate,
Sonsuza dekmişçesine sevişelim acılarımızla.
Sonsuza dek Ate,
Sonsuza dek...

18 Temmuz 2015 Cumartesi

Ürkek Sabah

Bir burukluk sarmalıyor bedenimi.
Bir mahzende 70 yıl unutulmuş bir şarap kadar buruk...
Sabahın 5'i.
İsyan eden mor göz altları ve titreyen parmaklar arasında külleri savrulan bir sigara...
Yanan kesikler.
Acemice, alelacele açılmış.
Bir jiletin kenarında,
Bir şişenin ağzında,
Bir sigaranın dumanında yok olan bir kadın...
Son dalının kırılması gibi hissettiriyor.
Tabutunun taşınmasını dışarıdan izliyormuş gibi.
Benim tabutum ve ölü olan benim.
Mezarın başında sigara içip papatyaları koklayan da...
Toprağımı tırmalayan tırnaklar da benim,
Kesmeye kıyamadığım tırnakların kanattığı yaralara bakan da...
Yokettiğim hayatlar ve kaybettiğim insanlar var.
Bir de yanan jilet kesiklerim.
Her seferinde daha derin olmasını dilediğim,
Ama hiçbir zaman beceremediğim...
Tenimi ürperten bir soğuk var,
Ve uykusuz ulaşılmış bir sabah daha.
Uğruna uyanacağım bir şey bulamadığım bir dünyada,
Tenimi yakan bir rüzgarla sarmalandığım bir sabah daha.
Mutluluk son bir kesik kadar yakın.
Çığlık çığlığa değil,
Sessiz bir ölüm arzuladığım...
Avaz avaz sessiz,
Bunaltıcı derecede soğuk.
Ürkütücü ve kanlı.
Ölüm düşleriyle kucakladığım bir sabahtan daha merhabalar azizim.
Sahi,
Bu kadar ölüm fazla değil mi?